GERÇEKLİK TERÖRÜ
- güncel 1 çağrı-
Bugün gerçek olarak algıladıklarımızın, üzerine anlam yüklediğimiz hemen herşeyin, bize yapıştırılan,etiket kimliklerin ve aidiyetlerin saltık ve sonsuz olmadığını biliyoruz. Sadece insani ilişkiler değil, gelişen teknolojiyle kurduğumuz ilişki üzerinden de tekrar düşünmek ve gündelik deneyimlerimizi sorgulamak gerekiyor.
Televizyon programları, reklam, moda ve eğlence endüstrileri klişeleriyle her gün maruz kaldığımız enformasyon bombardımanı, kendimize dair ne varsa silip süpürüyor. Tüm alışkanlıklar, aidiyetler, kimlikler ve anlamlar her geçen an biraz daha hız kazanan bir yapı bozumuna uğruyor. Farklı siyasi parti ve görüşlerin gitgide ayırt edilemez hale gelmesi, sözde bir demokrasi söylemi altında gündelik yaşamların dünyanın dört bir yanında birbirine benzemesi, ideolojilerin ve geçmişte uğruna mücadele edilen türlü kültürel, cinsel veya siyasi kimliklerin anlamını yitirmesinden sonra solculuktan, milliyetçiliğe, eşcinsellikten dindarlığa her türden kimlik ve aidiyet artık birer ‘yaşam tarzı’na ve ‘imaj’a indirgenmiş bir biçimde karşımıza çıkmakta. Bu pornografiye dönüştürülen aynılaştırılmış gündelik imajlarla gerçeklik terörü dediğimiz yeni bir baskı, sansür ve saldırıyla karşı karşıyayız.
Gerçeklik terörü metaforunu içinde yaşadığımız ve gerçek olduğuna sonsuz bir inanç beslediğimiz dünyayı size yadırgatmak için ortaya atıyoruz. Zira, gerçeklik ile kurgu arasındaki sınır çoktan yıkılmış, dolayısıyla inandığımız anlamlar ve değerlere referans olarak vereceğimiz ne bir gerçeklik ne de bir köken kalmıştır.
Hemen her şeyin imajlara indirgendiği bir dünyada politikanın, ekonominin, cinselliğin ve sanatın anlamı yitiyor mu ? Söz patlamaları yerine sansürün, kaynakları kısıtlı olarak varsayan üretim mantığının yerini tüketim çılgınlığının alması yani bu gerçeklik terörü nereye kadar devam edebilir? Gerçeklik terörünün maskelerini kaldırabilecek miyiz?
Gerçeklik terörü her geçen gün daha da sık dile gelen sözde bir farklılık ve çoğulculuk söylemi altında aramızdaki farklılıklarımızın ve farklı bir dünya düşünün yitip gidişinin üzerini örten bir maskedir. Gerçeklik terörü çoğunluğun tahakkümüdür, adına toplum dediğimiz öğütme aygıtıdır, rutindir, hissiz çok sestir. Acıya, suskunluğa , yalana, acze alışma dayatması, çoğunluğa uyma refleksidir. Her geçen gün hayatlarımız daha da sıradanlaşıyor, bayağılaşıyor, aynılaşıyor.
Peki tüm bu karanlık içinde radikal öznelliğe ve oradan yükselen yeni kolektivitelere alan yaratılabilinir mi; yeni otonomik ve auratik uzaylar hala mümkün mü? Piyasanın, medyanın, siyasi iktidarın dışında bağımsız sanat-hayat pratikleri nasıl deneyimlenecek?
Pierre Naville; 1930’lu yıllarda kötümserliğin örgütlenmesi çağrısı yapmıştı Sürrealistlere ve Komünistlere. Fakat Bogota’daki güncel bir grafiti zamanın ruhunun dayandığı yeri özetliyor: kötümserliği daha iyi günlere saklayalım!
“Gerçeklik terörü” , güncel sanat pratiklerinin şiirsel yıkıcı üslubu ile sizleri inançlarınızı sorgulamaya, içinde yaşadığımız ve gerçek olarak varsaydığımız dünyayı yadırgatmaya ve tüm karamsarlığına rağmen yeni gerçekliklerin, yeni olasılıkların, başka dünyaların kapılarını aralamaya çağırıyor.
Yeni bilinç/insan için yeni bir dilin, estetiğin ve hatta evrimin tetiklenmesi, mutasyonun politikası!
Periferi Kolektif adına
Alper T. İnce&Rafet Arslan
Temmuz/Ekim 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder